20 Mayıs 2011 Cuma

Aşkın Metafiziği


Tipe bak, senin tipini seveyim Arthur emmi. Bi' de bunun soyadı var; yazması öyle zor ki, yoruyor adamı vesselam.

Şimdi; bu kitabı okuduğunuz vakit sevgilinize bakışınızı değiştireceğine inanacak kadar korkak ve çelimsiz bir bünyenin sahibiyseniz en baştan okumaktan vazgeçin. Kimileri kitabı okumamanız konusunda o derece ısrar ederler ki sanırsınız Schopenhauer ayaklanıp bir şey yapmış onlara, aile bağlarının kopmasına sebep olmuş sanki; o derece ısrarcıdırlar.


Sonuçta bu da bir düşünüş biçimi. En yalın haliyle "aşk" denen olgunun bizim düşündüğümüz vıcık romantik bir his değil, bir "cinsel içtepi" olduğundan bahsediyor Schopenhauer emmi. Anlatısının özünde türü devam ettirmek için karşıt cinslerin birbirine duyduğu cinsel çekicilikten ve bu çekiciliğin aşk sanılmasından bahseder. Tür hissinin bizim aşk sandığımız olguyu körüklediği ve bu yöntemle bir yanılsama yaratarak kendi devamlılığını garanti altına aldığını söyler. Metnin özü çok kısa ve kabaca budur. "Aşk", tür tarafından bize dayatılmış, türün devamlılık ilkesinin insana altın tepsiyle sunulmuş biçimidir demektedir Schopenhauer.

Bu arada şunu belirtmekten geri durmayalım; kitabın adındaki "metafizik", varlığın mutlak bilgisine ulaşmayı amaçlayan düşünce biçimini temsil eder. Yani çoğu kimsenin "Schopenhauer aşkı inkar ediyor hafız, yok diyor yauw" demesine bakmayın, sadece kitabın adından dahi aşkın varlığına uzak durmadığı, tersine varlığını kabul ettiğini ve bunu açıklamaya çalıştığı açıktır ve tüm metin boyunca bunu yapar. Ha, bir çok yerde "hassiktir lan" diyebilirsiniz kendisine; ancak fiziki bir çekimin varlığını inkar etmek biraz o'nu hafife almayı gerektirir; ki ayıptır etmeyin... Unutmadan şunu da söyleyelim; aşkın metafiziği, "Schopenhauer"in aşk'a bakışıdır. Az biraz daha genelleyip bokunu çıkartmak da mümkünse eğer, "aşk" denen naneye "erkek"in bakışıdır, doğal olarak kadının bakışından fersah fersah uzaktır.

Kitabın diğer önemli özelliklerinden biri de Schopenhauer'in de sıklıkla belirttiği gibi, binyıllardır aşk üzerine söylenmedik söz, yazılmadık şiir, savurulmadık aforizma, çekilmedik çile kalmamasına rağmen, bu olgunun felsefi alanda çok az incelenmiş olmasıdır ve bunu geniş kapsamlı olarak ilk defa arthur emmi yapmıştır. Bu bile okunmaya ve üzerine düşünmeye değer olduğunu gösterir. Fakat tekrarlamak gerekirse Schopenhauer kitapta kadınla erkek arasındaki heteroseksüel ilişkiden ve aşktan bahsetmiştir; bunun için neden eşcinsel kişilerin birbirine duyduğu aşktan bahsetmemiş sorusunu etrafınızdakilere değil Schopenhauer'a sormanızı tavsiye ederim, artık nasıl yaparsınız bilemem. Bu konu ya ilgisini çekmemiş ya da eşcinsel ilişkiyi doğal olmamakla suçlayıp es geçmiş olabilir, bilemiyor insan...

Saygı, hürmet işte onlardan.

0 yorum: